Cumhurbaşkanı/AkParti Gen Bşk Erdoğan ve de CHP Gen Bşk Kılıçdaroğlu çekmedi ayağındaki nasırdan yandaştan çektiğini. Yandaş değil; adeta yontulmamış taş. Akılsız dostun olacağına akıllı düşmanın olsun dedirten cinsten insanlar, başka düşmana ihtiyaç bırakmayacak şekilde çevirmiş her iki liderin etrafını.
Erdoğan vitrindeki Bakanları, Danışmanları, Diyanet İşleri, Kızılay, YÖK başkanlarını, TV programlarına katılan yalan makinalarını, yolsuzluk yapan müteahhitleri kovsun, Kılıçdaroğlu da kendi adına konuşan ahmakların konuşmalarını yasaklasın seçilme şansları çok daha fazla olur.
CHP'li eski vekil, gazeteci Barış Yarkadaş'ın açıklamasına göre; eski vekilin CHP Gen Bşk Kılıçdaroğl’na ‘Genel başkanım, Cumhurbaşkanlığına aday mısınız?' sorusuna; Kılıçdaroğlu hiç duraksamadan 'Adayım' yanıtını veriyor’.
'Peki, Altılı Masa'dan isminiz çıkar mı?' sorusuna da "Masadan benim ismimin çıkacağına inanıyorum. Bir sorun yaşanmaz…’ diyor. Yakardaş daha önce de ‘Kılıçdaroğlu’nun 24 haziranda adaylığını açıklayacağını, 24 haziran gelince de eylülde açıklayacağını söylemişti.
Kılıçdaroğlu adaylığını açıklayacak olsa bunu eski vekile mi söyler 6’lı Masadakilere mi? Tabii ki 6’lı Masadakilere söyler. Onlar adayın özelliklerini söylemekle yetinirken adayı eski vekil mi açıklar? Söylentisi gerçeğinden beter; saçmalardan seçmeler bir durum.
Eğer Kılıçdaroğlu adaylığını böyle açıklayacaksa, Erdoğan kutlamaları şimdiden başlatır, Kılıçdaroğlu’nun seçim masraflarını da üstlenir. Muharrem İnce’ye yaptığı gibi yayın desteği de verir.
Kılıçdaroğlu, Türk Ocakları İstanbul Şubesi’nin düzenlediği ‘İslam Dünyasında Meseleler ve Çözüm Yolları Sempozyumu'nda ‘Din afyondur’ diyen Karl Marx'tan alıntı yaptı, daha sonra da iktidarı eleştirmek dururken, Suriyeli sığınmacıları geri göndereceğini söyleyen, yükselen değer Zafer Partisi Gen Bşk Ümit Özdağ’ı ırkçılıkla suçladı.
Suriyeliler hem bize yük, nüfus (demografik) yapımızı bozuyor hem de boşalttıkları yerler PKK ve türevlerinin eline geçiyor. Türk askerinin IŞİD’le savaşması sonucu; Suriyelilerin boşalttığı Aynel Arap (Kobani), nüfus yokluğundan PKK ve uzantıları tarafından işgal edildi. Türkiye’nin askeri müdahalesi sonucu IŞİD Kobani’den çıkarıldı, Mehmetçik kan verdi, can verdi PKK toprak kazandı.
Suriyeliler orada tutulsaydı, PKK ve uzantıları sınırımıza 15 km mesafedeki bir yeri ele geçiremez, sözde kanton veya eyalet ilan edemezdi. Suriye’de topraklarını PKK’lılara bırakanlar Türk topraklarını işgal ediyor. Kılıçdaoğlu da bu istilaya karşı çıkmayı ‘ırkçılık’ olarak niteliyor. Her an seçim olacak atmosferde tuhaf şeyler oluyor.
Suriyelilerin geri gönderilmesi ırkçılıkmış, Kılıçdaoğlu ırkçı yöntemlerle değil; ‘güle oynaya’ gönderecekmiş. Bırakın Suriye’yi, Batı sınırımız açılsa sığınmacılardan önce bizim insanımız da Avrupa Birliği ülkelerine geçer.
Bizim için AB ülkeleri ne ise Suriyeliler için de Türkiye odur. Suriyeliler zorunlu tutulmadıkça artık bu ülkeyi terk etmez, güle oynaya gitmez. Kalmaları da ekonomiden daha büyük sorundur, sessiz istiladır.
Erdoğan kısa sürede seçim sonuçlarını değiştirebilme özelliğine sahip bir siyasetçidir, tüm seçim ve referandum sonuçlarını son anda lehine çevirmiştir. Kasım 2002’de kısa bir sürede TBMM’deki tüm partileri baraj altında bırakmış, 2007’de yüzde 23’e düşen oylarını, ‘Müslüman Cumhurbaşkanı seçeceğiz algısı ve Genelkurmay Bşk Yaşar Büyükanıt’ın ‘E Muhtıra’sı ile iki ay gibi kısa bir sürede oylarını yüzde 23’ten 46’ya çıkardı, ikiye katladı.
2010 Anayasa referandumunda yüzde 58 Hayır oyunu, kısa bir sürede yüzde 42’ye düşürebildi, 7 Haziran 2015’te TBMM’de çoğunluğu kaybedip, 3 ay gibi kısa bir süre sonra tekrarlanan seçimlerde yeniden TBMM’de çoğunluğu kazanabildi. 17-25 Aralık operasyonları, 15 Temmuz Darbe girişimini atlatabildi, sistemi değiştirebildi.
Önceden oldu, ama şimdi olmazmış. Neden olmazmış? Çünkü ekonomimiz çok kötüymüş… Şimdi çok kötüymüş, eskiden az mı kötüymüş? Ekonomimiz ne zaman iyi oldu? Özellikle AKP döneminde daima ekonomi ve işsizlik ilk sırada yer almadı mı? Koalisyon dönemini mumla aratmadı mı? Arattı, ekonomi ilk sırada yer aldı. Peki, seçimi kim aldı? Erdoğan.
Bu ülkenin yarısından fazlası olguyla değil; algıyla hareket ediyor. Ekonomik durumu kötü olanlar ekonominin kötülüğünden Erdoğan’ı sorumlu tutuyor mu? Tutsaydı önceki seçimleri kaybetmez miydi? Kaybetmediğine göre ekonominin kötülüğünden Erdoğan’ı yeterince sorumlu tutmuyor demektir.
Yapılacak çok iş var. Bu hale neden düştüğümüzü ve bu durumdan nasıl kurtarılacağını açık, seçik seçmene anlatmazsanız, bu seçimin diğer seçimlerden çok farkı olmaz. Moda ifadesiyle ‘farkındalık’ yaratın, farkı fark ettirin. Siz kendinizi fark ettirmezseniz, sizi kimse fark etmez. Toplumsal hafıza üç haftada silinir, hatırlatmazsanız, unutulursunuz. Türk halkı korkutulup, sindirilemez, ama kolayca kandırılır.